Dünya çok hızlı. Bu hızı umursamayıp olduğu yerde kalan ve cepleri samimiyet dolu olanlardan ibaretiz. Etrafındakileri sadece bakmayıp görenler için bir yerlerdeyiz.

2013/03/31

Türküsü Kayıp Amca


      Adını ve mırıldandığı türküyü bilemedik... Eminönü sokaklarında sallana sallana giderken türküsünü mırıldanıyor, sağa sola selam veriyor. Hafta içi olmasına rağmen her sokağı insanla dolup taşan Eminönü, amcanın umurunda değil gibi. Sırtına attığı ip bir sağa, bir sola devriliyor her adımında.
   Merak edince bir adım önüne geçiyoruz. Ama o, ne bizi gördü ne de selam verdiklerinden başkasını...
Türküyü anlamak için çok zorladık kendimizi öyle ki üç dört sokak takip etmiştik farkında olmadan. Yine de İstanbul'un en hızlı yerlerinden biri olan Eminönü'de böyle dingin bir amca görmek sevindirdi, selam olsundur.

Kirkor Amca



      Kadırga’nın ara sokaklarında bir dükkanın önünden geçerken “Hello!” dedi, belli ki bizi turist sandı. “Kolay gelsin amca!” deyip giriyoruz dükkanına sohbet etmek için. “İsmim Kirkor. Ermeniyim” demese de aksanından belli oluyor. Kirkor Amca  sekiz metrekarelik turistler için hediyelik eşya sattığı ufacık dükkanına neredeyse dünyaları sığdırmış. Dünyaları sığdırmış diyoruz çünkü üç kişi zor oturacak yer bulduk. Aklınıza gelecek birçok şey vardı dükkanda: çantalar, tespihler, Atatürk posteri ve Arapça duanın yanı sıra başucunda bir de Charlie Chaplin’in meşhur bir fotoğrafı... "Chaplin'i sevdiğimden değil ama bir 100 papele satarım" diyor kısık kısık kahkaha patlatıyor ardından. 

     Güler yüzlü Kirkor Amca, çayını demledi üç şeker isteyince “Batıracak mısınız beni?” diyerek güldürdü. Kendisi Ermeni ama tek kelime Ermenice bilmiyor. Kirkor amca “Sizin gibi fotoğraf çeken bir adam var, Ara Güler. Tanıyor musunuz onu, benim hemşerim o da Ermeni" diyor gazeteci olduğumuzu öğrenince. 65 yaşında karısı ile Samatya'da oturan Kirkor Amca'nın eskiden lüks turisttik mekanları varmış. İflas hikayesine de  “Oğlumun dört yabancı dili vardı. Ama ona rağmen bizi batırdı” diyerek değiniverdi.
     Çaylar bitti Kirkor Amca'nın suratındaki gülümseme bir an olsun kaybolmadı. Küçük dükkanının kapısı herkese açık gitmek ve çayını içmek isteyene adresi : Kadırga Liman Caddesi No: 109 Sultanahmet

2013/03/28

İbrahim Amca



   

     İbrahim Amca telaşla tramvaya biniyor. Karşımızdaki boş koltuğa oturduktan sonra “Çemberlitaş’a gidiyor değil mi?” diye sordu. Başımızı sallayarak onaylayınca koltuğa bir güzel yayılıyor.
    İbrahim Amca'nın yanına oturan ve liseden sonra okumadığı söyleyen Faruk’la tanışıyoruz.
Şişli'de oturduğunu söyleyen İbrahim Amca, Faruk’u davet ediyor babacan bir tavırla. Bir ara konuşmanın gidişatını tramvayın ses ve kalabalığında kaçırsak da Çemberlitaş’da inmeden önce Rusya ve Azerbaycan ekonomisine kadar daldıklarını duyduk. Amca “Kendinize iyi bakın” diyerek tramvaydan indi.

Toplu taşıma araçlarında tanışıp belki de bir daha hiç görmeyeceklerini bildikleri insanlara kendini dökenleri sevdik.

Hem sen inanmasan da maşallahın var İbrahim amca!



2013/03/27

Caner


 Annesi yaramazlığından usandığını anlatırken öğreniyoruz kulakları sevilesi ufaklığın isminin Caner olduğunu. Sultanahmet kargaşası içinde pek güzel sırıtıp poz veriyor bize. Kendisi henüz pek konuşamasa da usandığı bariz olan annesi, havadisleri ardı ardına yanındakine sıralıyorken elindekini yere atarak adeta 'haylaz' olduğunu kabul ediyor bizim ki. Geçen gün balkon demirlerine kafası sıkışmış aşağıdaki çocuklara bakacak diye... Her çocuğun aynı anılar içinden geçmiş olması, her çocuğun aynı oyunları ve şarkıları biliyor olması kadar şaşırtıcı ve gülümsetici. 

    Küçük Caner, yetişkin bir birey olduğunda çocukluğunu anımsarken gülümsemen dileğiyle..

   

2013/03/24

Antepli Amca



    Gaziantepli amca, 12. si düzenlenen Gaziantepliler Yemek Şenlikleri'ne torunu Elif'i de alıp geldi. Bastonuyla geldi ama şarkı türkü derken bastonunu Elif'in eline tutuşturdu ve parmaklarını şaklatarak kendini sahnenin önüne atıverdi. "Antep'in hamamları" yaşlılığı unutturdu, yoruldu ve kenara oturdu "Susadım" dedi. Kimse duymamış olacak gidip suyunu getirdim. Gülümsedi, "Su gibi ömrün olsun"  deyip cebinden çıkardığı mendille gözlüklerini sildi.
    İstanbul'un en güzel zamanlarında göç etmiş memleketinden küçük yaşta para kazanmak için. Eskiden derdi tasası para iken şimdi Elif'i parka götürmek ve onunla oyun oynamak oluvermiş. Her cümlenin sonunda bir gülümseme kucaklıyordu beni ve istemsiz olarak ben de gülümsüyordum. Bastonundan destek alarak kalkarken tiz sesiyle "Şimdi genç olacaktım o zaman görecektin beni" diye başladı mazisini dökmeye. Yarım saat sonra torunu Elif'in elinden tutup eve doğru yol aldılar.

Kaptan Mehmet


   
  


Kaptan Mehmet, orta yaşlarda olmasına rağmen mesleğini hem zorluklar yüzünden, hem de tutkusu uğruna bırakan bir mobilyacı. Fakat 'evinizin her şeyi' olan İsviçreli mobilyacı küçük esnafı süpürünce o da denize savruldu. Balıkçılık yapıyor şimdi.

    Genelde Salacak Sahili'nde sandalının yanında oturur ya da "Yadigarım" diye sevdiği sandalının bakımıyla uğraşır. Kimi kimsesi de olmadığı için tesellisini sandalda bulmuş. "Sandal bir kaptanın karısı gibidir, ilgilenmezsen denizin dibini boylar. Sandal bir kaptanın dostu gibidir, içerken bir o seni yalnız bırakmaz" dedi sandalyesinde otururken.
Ben sandalyesini çok sevdim "Konforundan da ödün vermiyorsun abi" dedim.  O da kendisini bende unutulmaz kılan sözünü söyleyip müzedeki yerini aldı: "Oda bizim kıçı kırık saltanatımızın tahtı be ablacım!"


   Fotoğrafını çekmek istediğimde pek suratını asıverdi ama Beşiktaş vapurundan kendisine son kez bakarken yadigarı ve kendisinin fotoğrafını çekebildim.
  

Merhaba !

     Gezerken tanıştığımız insanlar ve onların hikayelerinin fotoğrafları ile birlikte yer alacağı İnsan Müzesi'nde, keşfettiğimiz gizli özneli anılara yer vermek niyetindeyiz.