Dünya çok hızlı. Bu hızı umursamayıp olduğu yerde kalan ve cepleri samimiyet dolu olanlardan ibaretiz. Etrafındakileri sadece bakmayıp görenler için bir yerlerdeyiz.

2014/07/31

Yaylada samimiyet



Yaylaya çıkmak için Osman abinin otobüsüne bindik. Bilenler vardır, yaylanın eteklerinden aşağı bakınca doğanın ne kadar büyük olduğunu ve insanlığın ne kadar küçük olduğunu anlaşılıyor. Öyle ki yükseklik korkusu olanlar yaylaya kolay kolay da çıkamaz. Osman abi benim korktuğumu görünce "Şehir çocuğidur n'olacak, tabi korkuyor" diyor. Bunu söylerken önüne bakmaması beni daha da ürkütse de kahkahayı patlatınca ben de istemsiz olarak gülüyordum. 15 yıldır turistleri yaylalara çıkarıyor Osman, bu iş sayesinde arabasını yenilemiş hatta ev almış. "Buralarda benum gibusunu zor bulursunuz ha" diyor araçtan inerken...
Hatice'nin yayla evi tam da hayal ettiğimiz gibi. Bakraçların altındaki sedire oturur oturmaz çay ikram etti.
Sadece yazları yayla evine geliyormuş. "Geçen gün burada bir çanta dolusu para bulduk jandarmaya götürdük, sahibi bir teşekkür etmedi. Parasını istedik sanki. Bizim hayatımız üç kuruşla da olsa dönüyor, memnunuz" diyor aksansız. İçten içe heveslenmedik değil yaylada kalmaya ama kalabalıktık. Hatice'nin anlatacağı çok hikaye var, belli. Tam sohbet ortasında inekleri otlamaktan geldi. İneklerden birinin adı Kara Kız diğerinin adı Müjgan. Bize ikram ettiği ballı süttü de Müjgan'dan sağmış. Yayladan ayrılırken de herkese sıkıca sarıldı. Doğa içindeki insanların samimiyeti hem mutlu ediyor, hem de düşündürüyor.


Zeyno



Karadeniz turuna Karester Yaylası'nda devam etme kararı aldık. Yayladaki esen rüzgar değil yürümeyi, ayakta durmayı bile zor kılıyor ama biz de buranın havasını tatmaya geldik şehir çocukları olarak. Tam bunun sohbetini yaparken beş altı yaşındaki Zeyno hiç rüzgar yokmuş gibi koştu peşimizden. Süt dişleri inci gibi, yanakları al, dudakları minicik, gözleri yayladaki kuzular gibi boncuk...

Soluk soluğa misafir olduğumuz yayla evine geldi, peşinden de ninesi. Bir sandalyeye oturdu, çarıklı ayakları yere değmiyor. Güneş gelen gözlerini kırpıştırırken ılık ballı süt ikram edildi. Sorularımıza sadece başını sallayarak yanıt verirken, ineğini zapt etmeye çalışan ninesi "Zeynoo, hadi kalk!" diyor. İşte ilk kez o zaman duyduk kuzunun sesini: "Südümü bitireyim nene, geliyirum." 
Sessizce izledik onu. Sütü biter bitmez, dudağındaki bıyığıyla bize gülüp el salladı. Tahta sandalyeden atlayıp nenesinin peşinden koştu. Gözden kaybolana kadar el sallamayı da ihmal etmedi kuzu Zeyno.